DOLAR 34,3054 0.31%
EURO 37,5445 -0.07%
ALTIN 2.925,561,27
BIST 8.876,22-0,98%
BITCOIN 21529600,37%
Düzce
16°

HAFİF YAĞMUR

12:56

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

396 okunma

Sizlerden Öğrenecek Daha Çok Şeyim Var Sevgili Öğretmenlerim

ABONE OL
25/11/2020 08:31
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Pandemi koşullarının bizleri her gün biraz daha kendi küçük dünyalarımıza hapsettiği şu günlerde, bir 24 Kasım’ı daha biraz buruk ve düşük doz heyecanla da olsa kutlamaya çalıştık. 

24 Kasım Öğretmenler Günü… Hani şu her kimsenin öğrencilik anılarında oldukça hacimli bir yer tutan, annesi babası kadar yakın bildiği öğretmenlerinin hatırlanma günü.

Yaşlandıkça her şeyin bir bir silinip yok olduğu hafızanızda neredeyse ilk günkü berraklığıyla hatırladığınız o eğitim yıllarınız. İlk mektep, ortaokul ve lise günleri. Her 24 Kasım geldiğinde bir ara kalabalıktan uzaklaşıp kendinizle ve dahi kara tahta önündeki anılarınızla baş başa kalmaya meylettiğiniz o sihirli dönemden bahsediyorum. 

Benim de sizler gibi hiç unutamadığım o ilk gün var ya, okul kapısından içeriye girişimi hiç unutmuyorum. Annesinin refakat ettiği o heyecandan bacakları titreyen çocuk olan ben, her nedense anı dünyama döndüğümde yeniden ve yeniden heyecanlanıyorum.  

İlk gün sınıfa girdiğimizde bizi karşılayan o güler yüzlü kadını, nedense henüz tanımaya gerek duymadan sevmiş olduğumu hatırlıyorum bugün. Minyon tipli, zayıfça ve kalın camlı gözlükleri olan o kadın benim ilk mektep öğretmenimdi. O gün tanışmıştık kendisiyle, ne şanslıyım ki bugün de sık sık görüşür, dertleşir, eski günleri yad ederiz. 

Müjgan Alas’tan söz ediyorum. Benim ilkokul öğretmenimden… 45 yıl önce bana 5 yıl boyunca öğretmenlik etmiş bir Cumhuriyet kadınından, alçak gönüllü bir hanımefendiden, bir anne yarısından söz ediyorum yani.

Yoksulluğumuzu bize hissettirmeyen o azizenin yeri geldiğinde saçımıza bit kontrolü yaptığı günler geliyor aklıma. Yeri geldiğinde tırnaklarımızı kesip burnumuzu kendi mendiliyle sildiği o kadındı benim öğretmenim. Cumhuriyet’in temel değerlerini içselleştirmiş, ayrımsız hizmette fedakar, aydınlık bir neslin yetişmesinde cefakar bir eğitimci olan Müjgan öğretmenin yanındayken, benimle yaşıt olan kendi çocuğundan bile şanslı görürdüm kendimi. Bir ben miydim sanki böyle gören, hepimiz onun birer değerlisi idik. Öyle ilgilendi bizimle, öyle titredi üzerimize, ve bugün dönüp o zamanlara, kendisine ne yapsak da üzerimizdeki hakkını biraz hafifletsek diye hesap yapmıyor değiliz sıra arkadaşlarımızla. 

Müjgan öğretmenim Özdal Alas’ın eşiydi. Özdal Alas ise benim ortaokul yıllarımda spor müsabakalarında takımda yer almamı sağlayan hocamdı. Basketbol takımında malum uzun boy önemli. Takımın en kısa oyun kurucusu olmama rağmen bana özgüven telkin eden kişi Özdal hoca olmuştu. 

Orta okul yıllarında bayağı başarılı bölgesel maçlar yapmış, her maçta takımın gedikli oyuncusu olarak ter dökmüştüm. Spor ayakkabı almak için 3 ay ayakkabı boyamak zorunda kalan bir öğrenciye arka çıkmak, ona maddiyat ve moral düzeyinde destek olmak her öğretmenin harcı değildir bugün. O yıllarda öğretmenler ise bundan başka bir şey değillerdi. Ve ben o yılların eğitimcilerinin talebesi olarak yetişmiş olmaktan kıvanç duyuyorum.

Öğretmen dediğiniz son yıllarda biraz para kazanabiliyor. O dönemde öğretmenler öyle ahım şahım maaşlar alamıyorlardı. Buna rağmen paylaşmayı, yoksun olanın yanında durmayı, dayanışmayı biliyorlardı. Çok daha sonraları üniversiteyi okumak için İstanbul pazarlarında seyyar satıcılık yaptığım yıllarda bile, öğretmenlerin hafta sonları pazarcılık yaptıklarına çokça şahit olmuştum. Galiba o dönem öğretmenlere eğitim emekçisi denmesi bundandı. 

Hiç unutmadığım bir anım var Özdal Alas ile ilgili. İlkokul’da Müjgan öğretmenimiz ders anlatırken kapı tıklandı. Öğretmenimizin izniyle içeriye uzun boylu, atletik yapılı, hani bu günlerde filmlerde gördüğümüz o yakışıklı oyunculara benzeyen bir adam girdi. Müjgan öğretmenimiz kendisini bize tanıttı. Sonrasında o yakışıklı adam bize birkaç dakika içinde hayat dersleri vermeye başladı. Tutumlu olmaktan söz etti, bunu anlatırken kendinden örnek verdi. Geçinmenin ne denli zor olduğunu daha iyi kavrayalım diye kendisinin yazın kışlık ayakkabı, kışın da yazlık ayakkabı aldığını, böylelikle fiyatları yarı yarıya düşen alış verişle harcamalarını da yarıya düşürdüğünü biz çocuklara anlattı. Buraya kadar her şey biraz normal görünebilir size ama o adam sıcak bir bahar ayında, güneşli olduğunu hâlâ çok iyi hatırladığım bir sıcak günde, paçasını sıvayıp ayağındaki ucuza aldığı bordo renkli deri çizmeyi bize gösterdi.

Düşündüğü gibi yaşayan bir eğitimciden alınabilecek en önemli dersi ben bizzat o gün almıştım. 45 yıldır her pazarlık yaptığım kıyafet alışverişinde bu kıssa nedense hep aklıma düşer.

Onlar öyle öğretmenlerdi. Ben ise bu öğretmen çiftin yetiştirdiği, çocuklarından ayrı tutmadıkları öğrencilerden biriydim. Ne mutlu ki her ikisi de bana hâlâ öğretmenlik ediyor. Ne mutlu ki bana onlar hâlâ benim yanımdalar. Ve ben onlarla sürekli görüşebiliyor olmaktan sonsuz bahtiyarım. Ne mutlu bana.

 

 

 

 

 

 

 

 

.     


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.