Yerel seçimler öncesi partilerimizi yorumlamaya devam edelim.
CHPli dostlarımız alınmasın; bizimki toplum penceresinden görünen durumu ve yapılan yorumları göstermek.
Genel duruma baktığımızda, CHPliler, kendi kendilerine güvenleri kalmamış bir görüntü içindeler.
24 Haziran günü sandıklar kapandıktan sonra kaybolan genel merkez yöneticilerinin, ertesi güne kadar nerede ne yaptılarını halen öğrenemedik.
Partililerin kafasında bir sürü soru; rehin alınmaktan tutun da, kendi kendilerine kavga ettiklerine kadar binbir yorum var.
Halen birisi çıkıp inandırıcı bir açıklama yapamadı.
Kendi oylarını sayma becerisi gösterememelerine rağmen, her seçimde sonuçları şaibeli ilan ederek, demokrasinin gelişmesine ket vurduklarının farkında bile değiller.
Sürekli ülkenin şartları ile ilgili tezat görüşler ortaya koyuyorlar.
Sanki başka bir ülkede yaşıyorlar.
Yıllardır “Battık, bittik, mahvolduk!” demekten vazgeçemediler.
Genç bir CHPli öğrencimle sohbet ediyorduk.
“Neden başarılı olamıyorsunuz?” diye sorduğumda: “Hocam bizim büyüklerimiz, hızla ilerleyen dünyada ve değişen siyaset arenasında, hala babaannemin siyasi yöntemlerini uygulamaya devam ediyorlar.” demişti.
Sürekli eleştirerek, herşeyi kötüleyerek, kendinden olmayan herkesi küçümseyerek, CHP dışındaki her türlü siyasi projeyi inkar ederek, sıkıştıkça kurucu felsefeyi tekrarlayarak bu kadar oluyor demek ki!
Bir sohbetimizde “İktidar hiç mi iyi birşey yapmadı?” demiştim.
CHPli dostum “Evet bir tane var, o da sigara yasağı” dedi.
Hemen yanındaki diğer CHPli “Onu da Erdoğan yapmadı, yasağı getiren Erbakan’dır.” deyince, sustum ve oradan sessizce ayrıldım.
Çünkü söz bitmiş, fikir gitmişti.
Aslında ben çok da yadırgamıyorum.
Ülkemizin en yaşlı partisidir CHP.
Çok seçim yaşamış, çok yenilgi görmüş olmasına rağmen bu tecrübelerini hiç değerlendirememiştir.
Dolayısıyla atalarından öğrendikleri düşünce gereği, bu güne kadar yaptıkları eleştiri siyasetini sürdürmeye devam ederlerlerse, tecrübelerine bir yenilgi daha ilave etmeleri de kaçınılmaz olacak.
Oysa büyüklerimiz der ki: “Önce rakibini methedeceksin, sonra sen daha iyisini yapacağını iddia edeceksin.”
Çünkü siyaset dediğin şey yönetmek, yönetim sonucunu yaşamak ve yaşatmaktır.
Bir teşkilat toplantısında, RefahYol hükümeti eski Bayındırlık Bakanlarından Rahmetli Cevat Ayhan “Gençler, sizin partiniz ve lideriniz için kim ne derse desin, siz etrafınızdaki insanlara, ailenize akrabanıza, komşunuza örnek davranışlarla, yaşantınızla siyaset yapın” demişti.
CHP’nin kazandığı seçimlere bakıyorum da…
2009 yılında, seçim çalışmalarında CHP bayrağı kullanmadan, parti adı anmadan Akçakoca’da belediye başkanlığını kazanmışlardı.
Seçmen 24 Haziran’da parti rozetini çıkaran Sayın Muharrem İnce’ye partisinden dört milyon fazla oy verdi.
Bu millete CHP karşıtlığını başkaları öğretmedi, bizzat CHP’nin kendisi, CHP’lilerin yaşattıkları ve hissettirdikleri öğretti.
Toplum içinde, bazı insanlara küçümseyerek, bazı insanlara da kin dolu gözlerle bakan CHPliler oldukça, teşkilatların ve adayların bildiği, konuştuğu bütün sözler havada kalır.
CHP’ye yönetmeyi, CHP’lilere de siyaset yapmayı öğretmek haddimize değil.
Ancak CHPli bir dostum: “Biz aynaya sadece süslenmek için bakarız. Bırak aynaya bakıp kendimizi eleştirmeyi, bizi eleştiren bizden bile olsa sustururuz.” demişti.
Oysa dünyanın en başarılı sosyal yapıları, istişare kültürü en yüksek olanlardır.
Okuyanlar hatırlarlar; 2017 yılı Nisan ayında “Onuncu Adam” başlıklı yazımda, “On kişilik bir kurulda dokuz kişi hemfikir olursa onuncu adam devreye girer ve alınan kararın aksini savunur, kararın eksik veya yetersiz kalma ihtimalini test ederler.” demiştim.
Görünen o ki, CHP’de herkes “Onuncu adam.”
Nerde hangi kafayla yaşıyorlarsa, onlara göre kendilerinden başka doğru hiç bir şey yok.
Umarım yerel seçimlerde, birlik beraberliğe, uzlaşmaya, kaynaşmaya dönük siyaset yaparak, toplumun gelişmesine, demokrasinin ilerlemesine katkı sağlarlar.
Haftaya da Milliyetçi Hareket Partisi’ni yorumlarız inşallah.
Sağlıcakla kalın…
News
