Sevgili anne ve babalar, yeni eğitim ve öğretim dönemi ile birlikte çocuklarımız yeni bir sınav maratonuna başladı. Herşeyden önce ebeveyn olarak çocuğumuzu ne kadar tanıyoruz? Sorusuna cevap bulmamız gerekiyor.
“Hocam olur mu öyle şey. Tabii ki çocuğumuzu tanıyoruz” cevabını duyar gibiyim.
Çocuğumuzu tanımaktan kastım onun hangi yemekten hoşlandığı, hangi rengi sevdiği, hangi takımı tuttuğu değil tabiki. Eğitim sürecinde çocuğumuzun yeteneklerini, hangi derse ne kadar ilgi duyduğu, sayısal mı yoksa sözel yeteneğe mi sahip olduğunu maalesef birçok ebeveyn bilmiyor. Her anne baba çocuğu için güzel bir gelecek ister. İyi bir mesleği ve iyi bir geliri olsun ister. Bu süreçte çocuğumuzun sınavlara hazırlanması için bütçemize göre arayış içine gireriz. İlk önceliğimiz çocuğumuzun İyi bir eğitim alabileceği okula gitmesi (devlet okulu veya özel okul) veya iyi bir etüt merkezi veya özel ders.
Aslında zor süreç bundan sonra başlıyor. Bir öğrencinin eğitim-öğretim hayatı boyunca biriktirdiği bilgiyi, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarısının düşmesine yol açan en büyük etken yoğun kaygıdır. Buradaki önemli nokta, kaygının performans üzerinde olumsuz bir etki yaratmasıdır. Yoksa, sınava girecek bütün herkes kaygı yaşar ki belli bir seviyeye kadar olan kaygı yararlıdır. Kaygının hiçbir zaman “0” düzeyine inmesini istemeyiz, çünkü uyanıklığı ve motivasyonu yok eder.
“Amaaaaan boşver, alt tarafı bir sınav” diyen birçok gencin tutumlarının altında yatan ve bu boşvermişliği pekiştiren kaygı düzeyinin düşüklüğüdür. Sınav kaygısının en genel sebebi, sınava gencin ya da ailesinin farklı anlamlar yüklemesinden ileri gelmektedir. Sınav kaygısı yaşayan bireylerin ise, sınava aileye bir borç ödeme, kendini ispat etme, çalışkan bir öğrenci olduğunu kanıtlama gibi birçok farklı anlam yükleyerek kaygılandıklarını gözlemleriz. Çocuğumuzun Yapabileceğinden çok düşük ve yüksek beklenti geliştirilmemelidir. Bu öğrenci ve ailede moral düşüklüğü ve umutsuzluğa neden olur. En basitinden örnek verirsek meslek seçiminde çocuğun ne istediği değil de anne babanın gönlünde yatan mesleği çocuğumuza kabul ettirmeye çalışmamız.
“Ben çocuğumun öğretmen, doktor veya avukat olmasını istiyorum.” Şeklinde ona mesleki roller biçmemiz. Unutmayın bunu siz istiyorsunuz, çocuğunuz değil, o mesleği ömür boyu siz değil çocuğunuz yapacak. İyi para kazanacak diye ömür boyu mutsuz olacak veya sevmediği mesleği yapmak zorunda bırakmayı ebeveyn olarak tabiki istemeyiz öyle değil mi!
Sonuç olarak….
Her anne babanın isteği bu zorlu sınav döneminde gençlere en iyi şekilde destek olmaktır.
.