DOLAR 32,4083 0.14%
EURO 34,8156 0.03%
ALTIN 2.402,080,24
BIST 10.208,651,62%
BITCOIN 19299443,56%
Düzce
16°

HAFİF YAĞMUR

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Lcvak

Lcvak

02 Nisan 2020 Perşembe

DİYANET ORDUSUNA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 90 bin personel var.

Bu personelle ilgili son günlerde çok şey yazılıp çizildi. Diyanet üzerinden toplum yine ayrıştırıldı ve bu gidişle özellikle ‘Siyasallaşmış Diyanet’ mevzuu daha epey zaman tartışılıp durulacak.

Bu yazı bu tartışmanın dışında başka bir noktaya dikkatinizi çekmek üzere yazıldı.

Koronavirüs günlerinde camilerimiz kapatıldı mı? Evet.

90 bin kişilik dev Diyanet ordumuzun aktif çalışan personeli yüzde 20’lere düştü mü? Evet.

Geri kalan personelimiz, iş yapmadan maaş almakla itham ediliyor olmanın psikolojik yükü altında kaldı mı? Muhtemelen.

Koronavirüs salgınına karşı verilen mücadele, seferberlik ruhuyla verilen mücadele mi? Evet

Kurtuluş savaşına girer gibi, hem salgına karşı hem de sonrasında, onun yaratacağı ekonomik ve sosyal tahribata karşı savaş durumundayız? Tabii ki.

O halde bir gerçekliğe dikkatinizi çekmek istiyorum. Koronavirüs sonrasında, salgından bin kat daha tehlikeli olma ihtimali taşıyan süreçte, ön cephede rol alması gereken mücadeleci unsurların içinde neden Diyanet’in deneyimli personeli olmasın.

Biraz daha açayım….

Salgın günlerinde evlerde kalmanın en büyük bedelini, toplum olarak, tarım ürünlerine ihtiyaç duyduğumuz günlerde ödeyeceğiz.

Temel gıda ürünlerinin, hububatın, baklagilin, meyvenin ve özellikle sebzenin, pazar tezgahlarında ya da market raflarında görülmeyeceği günler pek yakın; Eğer tedbir alınmazsa…

Nisan ayı tüm ülkede temel tarım ürünlerinin ekim dönemi ve kimi turfanda ürününün de hasat dönemi.

Peki biz bu ay tarım alanlarımızı ekemezsek 3 ay sonra açlık oyunlarını oynamayacak mıyız. Gıda simsarlarına ve karaborsa tacirlerine verecek paramız olsa bile, olmayan gıdayı nerden temin edip çocuklarımıza yedireceğiz.

‘Paramız var ithal edelim’ desek bile her ülkede benzer sorunlar olacağı için herkes kapıyı bir diğerine kapatmayacak mı.

O halde geriye tek bir şey kalıyor; Tarım alanlarımızda üretimi aksatmadan devam ettirmek.

İşte Diyanet’in vefakâr personeline bu noktada hayati bir vazife düşüyor.

Din görevlilerimiz, tarım alanlarında üretimin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi, hijyen koşullarının maksimuma çıkartılması, tarım işçilerinin bölgeler arasında yapacağı seyahatleri en yüksek tedbir olanakları ile sağlaması, mevsimlik işçilerin nakliye ve barınma koşullarını dönemin karantina tedbirlerine uyum içinde yürütülmesi işlerini üstlenebilir.

Seferberlik ruhuyla hareket edilen bu dönemde din işleri görevlilerimizin bu işi canı yürekten yapacaklarına inanıyorum.

Bu durumda hem kendilerini âtıl kalmış olmanın kötü psikolojisinden kurtarmış olurlar, hem de insan ilişkilerinde geliştirmiş oldukları bilgi ve birikimleriyle bu süreci en düzgün şekliyle hayata geçirirler.

Muhtemel bir yokluk döneminden tüm ülkeyi kurtarmış olma gayretine verdikleri onurlu desteği,  kendilerinin bu işin sonunda yaşayacakları manevi hazzı ve bir adım ötede kazanacakları sevabı hiç yazmıyorum bile.

Diyanet’in ordusunun bu cephe savaşında Çanakkale direniş ruhuyla hareket edeceğine, 15 Temmuz sonrasında gösterdiği özverili çabayı bu dönemde de göstereceğine inancım tam.

Diyanet’in on binlerce personeli, ismini tarihin sayfalarına altın harflerle yazdırabilir. Yeter ki bu görev kendilerine verilsin.

 

 

 

 

 

 

 

.

Devamını Oku

Afet Bölgesi ilanı için geç kalınmış değil

0

BEĞENDİM

ABONE OL

18 Temmuz’da Akçakoca’yı derinden sarsan sel afeti, sadece selin vurup geçtiği köylerde yaşayan vatandaşları etkilemedi; felaket, başta turizm sektörü olmak üzere her bir Akçakocalıyı kalbinden vurdu adeta. 

Afetin en acı bilançosu, şüphesiz 7 can kaybına neden olmasıydı ama afetin maddi hasar boyutu da oldukça yüksek çıktı.

Felakete maruz kalan yüzlerce konut, taşkın suların bastığı yüzlerce işyeri, onlarca araç, yüz binlerce kümes hayvanı, yüzlerce büyük ve küçükbaş hayvan, selin dümdüz ettiği ekili dikili araziler…  Neresinden bakılırsa bakılsın tam bir felaket.

Diğer yandan, afetin açtığı yaraların bir an evvel sarılmasına yönelik atılması gereken adımlar noktasında ise sınıfta kaldık. 

Bakanlar gelip gitti. milletvekilleri, genel müdürler, Devletin çeşitli kademe yöneticileri geldiler, incelediler ve gittiler. Yüreklere su serpen bir açıklama yapmadan, her biri beraberindekilerle birlikte çokça fotoğraf çektirip ilçeden ayrıldılar.  

Akçakoca tarihinin son yüz yılında benzeri görülmedik şiddette yaşanan bir afet karşısında, ilçe halkının ve esnaflarının beklentisi doğal olarak Akçakoca genelinin ‘Afet Bölgesi’ ilan edilmesi yönündeydi. 

Fakat maalesef bu gerçekleşmedi. Valilik tarafından bu yönde yapılan bir açıklama yüzleri güldürdü ama aynı açıklama 20 dakika sonra geri çekilerek ‘sehven’ yapıldığı belirtilince, ümitler suya düştü. 

Bugün fiili olarak devletin yaptığı para desteği, selden evleri etkilenmiş olan 307 vatandaşa toplam 835 bin lira ödemesiyle sınırlı.

Bunun dışında, özellikle selzede olup Hasar Tespit Komisyonlarına müracaatını yapan ve resmi kurumların incelemeleri sonucunda afete maruz kaldığını belgeleyen vatandaşlarımız için önümüzdeki günlerde bir takım yardımlar yapılacak. En azından açıklamalar bu yönde.

Ama tüm bunlar ilçe halkının ve esnafların beklentilerinin yanında adeta devede kulak.

Devletin yetkililerinin kabul etmeleri gereken şey, afetten sadece selin vurup yıktığı bölgenin vatandaşının değil, tüm Akçakoca’nın etkilenmiş olduğu gerçekliğidir.

Akçakoca bir doğal afete maruz kalmıştır ama ayrımsız olarak ilçenin tüm esnafları bundan ekonomik olarak hasar almıştır.

Turizm Derneği Başkanı Oğuzhan Yemenici’nin ifadesine göre, içme sularının kirli olması ve denize girmenin ‘tedbiren’ yasaklandığı haberleri bile Akçakoca turizmini birkaç yıl geriye atmış.

Yine Dernek Başkanı’na göre, Akçakoca otellerinde Kurban Bayramı’na yönelik  rezervasyonlar şu günlerde sıfır noktasındaymış. Önceki senelerde Bayram’dan iki hafta öncesinde bile yüzde 50 rezervasyon olması hatırlanırsa, zararın ne kadar büyük olduğu daha iyi anlaşılır. 

Turizmciler, otel – pansiyon işletmecileri, restoranlar, plaj işletmecileri, eğlence mekanları… Hepsi aynı dertten mustarip. Akçakoca bitme noktasında ve esnaf derdini adam akıllı dinleyecek bir muhataptan yoksun. 

Turizmin sıfırlandığı ilçede diğer sektörler de bu olumsuzluktan aynı ölçüde etkilendi. Servis şoförünün, marketinin, manavının kazanmadığı, ilçeye dışarıdan turistlerin gelmediği bir ilçede doğal olarak esnaflık da sıfırlanma noktasında. 

Sorunu derinlemesine dinleyen, anlayan, çözüm için yüreklere dokunan bir Devlet görevlisi görmedi Akçakoca.

Varsa yoksa protokol incelemeleri, alel acele geçmiş olsun gezileri ve hızla Ankara’ya geri dönüş. 

Sonuç olarak ilçe halkı kendi göbek bağını kendisi kesmek durumuyla karşı karşıya. Yapılması gereken ise hiç zaman kaybetmeden Akçakoca’nın görüp göreceği en büyük mitingi yapıp, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, Devlet’in tüm yetkililerinin duyabileceği bir sesle talepleri haykırmak. 

Bu mitingi yapmalıdır Akçakoca. Sesini Ankara’ya duyurmalıdır. İlçenin esnaf odaları ve STK’ları bir organizasyon komitesi kurarak harekete geçmeli, tüm Akçakoca halkı o gün işi gücü bırakıp kendi kaderini belirleyecek etkinlikte yer almalıdır. 

Denenmeyen bir yol kaldı geriye, Akçakoca o yolu denemelidir.

 

Köşe yazarı: Avşar Serencebey.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  .

 

 

Devamını Oku

HEYECANI, DİNAMİZMİ, KAZANMA AZMİ OLAN BİR TEŞKİLAT KURDU

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ak Parti’nin Akçakoca İlçe Başkanı Esvet Sarıoğlu’ndan umutlu olmak için birçok neden sıralayabilirim.

Sarıoğlu her şeyden önce enkaza dönüşmüş bir ilçe yönetimine talip olma ve taşın altına sadece elini değil, gövdesini koyma cesaretinden ötürü umut veriyor.

Düşünsenize, partiniz seçimlerde hüsrana uğramış, belediye başkanlığı seçimlerinde Bin 400 oy farkla yenilmişsiniz, üstelik 5 sene daha ortada seçim meçim yok.

Bu koşullarda partinin ilçe yönetimine talip olmak, onu düştüğü yerden kaldırmak ve hak ettiği saygın konuma yeniden getirmek gibi bir çabanız varsa, gerçekten taşın altına gövdenizi koyduğunuzun bir resmidir yaptığınız iş.

Esvet Sarıoğlu, zor dönemlerin, zor işlerin adamı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

İstifa eden bir önceki yönetimin enkazını temizlemesi kendisi için kolay olmayacaktır ama Sarıoğlu, siyasi deneyimiyle, partisine, liderine ve davasına olan sadakat ve samimiyetiyle bu işin üstesinden de gelecektir.

Ak Partinin geçmiş dönem ilçe yönetimi,  belediye seçimleri sürecinde MHP adayına çalışanlardan tutun da kendi partisinin adayına karşı sağda solda çeşitli tertipler içinde olanlarla anılıp durdu. Kirlendi.

Müstafî ilçe başkanı Dergah Akça’nın edilgen bir siyaset profiline sahip olması, kendi teşkilatını kontrol edememesi ve en utanç verici olanı da yıllar yılı ruhsatsız tesis çalıştıran bir ilçe başkanı olmasının ortaya çıkması, sadece Ak Parti’nin belediye başkan adayında değil, bilfiil partinin kendisinde de derin yaralar açtı.

Sarıoğlu ise o yaraları tedavi etmek için kolları sıvadı.

İlk operasyonu neşter vurmak şeklinde olan Sarıoğlu, henüz işin başındayken iyi bir dava cerrahı olduğunu da gösterdi.

Neşter diyorum… Adı MHP’nin adayına çalışmakla anılan birtakım isimleri listesinde yedeğe bile sokmadı.

Daha rafine, daha cefakâr, pırıl pırıl bir yönetim kadrosu oluşturdu. Şaibeden uzak duran, samimi partilileri yönetimine soktu.

Teşkilatında eski kurt siyasetçiler kadar genç ve heyecanı yüksek parti üyelerine de yer verdi.

Kararlarını kimsenin etkilemesine izin vermedi. Dik duran partili arkadaşlarıyla enine boyuna istişareler yaptı ama kimsenin bir ismi kendisine dikte etmesine izin vermedi.

Bunu henüz aday iken İl başkanı Mustafa Keskin’e söylemekle ne kadar ciddi olduğunu göstermişti zaten.

Listesini kendisinin yapacağını, partinin ilgili kişi ve organları ile yapılacak istişarelere açık olduğunu fakat kimsenin kendisine isim dikte etmesine müsaade etmeyeceğini il başkanına mealen söylemişti.

Ne söylediyse onu yaptı. Listesine alacağı isimlerle görüştü, fikir teatisi yaptı. Bu işi üstlenecek enerjisi ve motivasyonu olup olmadığını sordu. Yorgunlarla, kafası karışıklarla, davaya sadakat ölçüleri örselenmişlerle yol arkadaşlığı yapmak istemediğini söyledi.

Sonuç… Az zamanda ideal bir ilçe yönetimi oluşturdu.

Bazıları ona partinin kirasından, çalışanın maaşından, aylık ortalama giderlerin çokluğundan, cebinden her ay çok para çıkacağından da söz etti kuşkusuz.

O ise yüzüne küçük bir tebessüm iliştirerek susmayı tercih etti. Yüreğini bu işe koymuş bir işadamına ne kadar ayıp bir soru sorulduğunu anlamak için bu gülüş her şeyi anlatmaya yeterdi çünkü.

O gülüşü o yüzde hep göreceğiz anlaşılan.

Köşe yazısı: Avşar Serencebey 

Devamını Oku

Dergah Akça Topu Taca Atma, Oyun Dışına Çık!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ak Parti İlçe Başkanı Dergah Akça, parti yönetiminden istifa eden Orhan Büyük ve Necati Yemenici’ye sahip çıkan bir açıklama yapmış.

Yapmış yapmasına ama sayın başkanın meramının tam olarak anlaşılamadığı kanaatini taşımaktayım.

Adamlar yönetimden istifa ederek erdemli bir davranış sergilemişler. Seçimlerden önce belediye başkan adayınız adına doğru belli çalışmadıkları gibi, özellikle Necati Yemenici’nin kimi nedenlerle Başkan Yemenici’ye kırgın olduğunu, seçim çalışmalarında aktif olarak yer almayacağını yer yer ima ettiğini bilmeyen yok.

Adamlar milletin gözünün içine baka baka rakip adayın tanıtım toplantılarında arzı endam etmiş, bu tavırları sadece Ak Partililer tarafından değil siyasetle ilgili olmayan Akçakocalıların bile tepkisini çekmiş.

Bilmiyorum izleyebildiniz mi?… Adamların rakip aday seçimi kazandığında onunla bir kucaklaşma videosu var, sanırsın askerden evlatları gelmiş de öyle hasretle sarılıyorlar. Rakip adayın cüssesi iri olmasa neredeyse omuzlarına alıp gezecekler.

Kamuoyu dayanamamış tepki vermiş, adamlar da doğru yolun istifa etmek olduğunda karar kılmış. Buraya kadar her şey bir anlamda normal. Peki sayın ilçe başkanı Dergah Akça, senin bu işteki rahatsızlığının nedeni nedir onu da bilmek isteriz.

Aslında seçimlerin ertesi gününde sana düşen, ortaya çıkan hezimetin ana sorumlularından biri olarak hemencecik istifa ederek yönetimden ayrılmandı ama bunu yapma erdemini dahi göstermedin.

Peki neden istifa etmedin?..

Yenilgiyse kralını yaşadın. Partini tam bir hezimete uğrattın.

Seçim öncesinde başkan adayının arkasında belki durdun ama istenilen düzeyde duramadın. Seçim olmayan aylarda ve yıllarda zaten yoktun da seçime yakın dönemlerdeki çalışmalarda da var mıydın yok muydun belli değildi.

Rakip adayın yandaşları sana, teşkilatına, belediye başkan adayına aslı astarı olmayan donelerle saldırdı ama sen onlarla mücadele edemedin.

Sorumlu olduğun kadroları ve belediye başkanını hakaret ve yalan dolu haberlere ve çirkin algı operasyonlarına karşı savunamadın.

Tüm ahlaksızca saldırılara karşı bir tavrın, bir sesin, bir sözün olmadı. Bir kere olsun haksız saldırılara karşı mahkemeye başvurmadın.

Seçimlerden önce rakip aday FETÖ münasebetli gözaltına alındığında, herkesten önce sen koştun, rakip aday lehine paylaşımda bulundun.

Ne ayakların tam olarak yere değdi, ne de masaya yumruk vuran bir adam olabildin. İlgisiz, pasif, edilgen bir gölge figür gibi dolanıp durdun. Galibiyet için çıktığın siyaset maçında adeta top çevirip durdun. 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan hezimetin de ana sorumlusu olarak görüldün.

Her şeyden öte hiç utanıp sıkılma belirtisi göstermeden ilçe başkanı olarak Akçakoca’da yıllarca ruhsatsız işyeri çalıştırdın. Bunun bile siyasi bir malzeme olarak senin adayının karşısına bir gün çıkacağını öngöremedin.

Adeta basiretin bağlandı, kilitlendin. Şimdi tüm bunlardan sonra ilçe yönetiminden iki kişi kamuoyunun tepkisini görerek istifa etmiş, seninle yollarını ayırmış, sen ise hala kalkmış onlarla ilgili eften püften açıklama yayınlıyorsun.

Oysa sayın başkan sana düşeni sen de en az benim kadar biliyorsun. 1 Nisan sabahı istifa etmen gerekiyordu ama yapmadın. Hala geç kalmış sayılmazsın, istifa et ve bu işi daha iyi yapacak kadrolar için kapı arala, yol aç.

Yoksa ne mi olur söyleyeyim. Halkın baskısı giderek yeni istifaların önünü açar ve sen altı boşalan bir ilçe başkanı olarak, tıpkı geçmişte milletvekili Osman Çakır’ın gazabına maruz kalan bir ilçe yönetiminin başına geldiği gibi boynunu bükerek istifa etmek zorunda kalırsın.

Üstelik bir de senin döneminde gençlik kolları başkanı olan belediye çalışanı gencin bugünlerde belediyedeki işinden ayrılmak yerine, MHP’li belediye başkanı ile sıkı fıkı hallerine bakıp adeta terfi ettirildiğini görünce, senin kendi teşkilatını bile yeterince konsolide edemediğini, yönetim üzerindeki kontrolün çoğu zaman senin elinde olmadığını şimdi daha iyi anladım. 

En iyisi mi ben lafı sen de süreci sağa sola çevirme. Herkesin senden beklediği erdemi göster sayın Akça. Aksi halde teşkilatta başlayan yaprak dökümü giderek topyekün bir kopuşa yol açacak, bilesin. 

Devamını Oku

TEKMİL OLMA VE OLMAMA HAKKI

0

BEĞENDİM

ABONE OL
Tekmil kelimesini sıfat olarak kullandığımızda bütün anlamına yerleşir .Tam anlamı ise tamamlama, sona erdirme olarak kabul edilir.
Tekmile nereden geldik? Askerlik yapan herkes bilir, işaret edildiğinizde bağlı bulunduğunuz ili ve ad – soyadınızı söylersiniz.
Bolu vilayetimiz iken her tekmil veren Akçakocalı Bolu demez Akçakoca diyerek sopayı ya da fırçayı yerdi. Vilayet Düzce olunca bu sıkıntı ortadan kalktı.
Akçakoca Düzce’nin en büyük demografik büyüğü, uzaklık olarak da Yığılca ile en uzak ilçesi. Ama görünen başka bir durum daha var, gönülden de uzak.
Merkez siyasetçiler aslında durumun farkında. Son genel seçimlerde iliştirilmiş bir vekille Akçakoca pas geçildi. Bu bir kırgınlık yaratsa da ilçede siyasi arena gerilmedi, olgunlukla karşılandı.
Göreve gelmiş olan tüm belediye başkanları fazlasıyla hizmet etmiştir. Şimdiki başkan dahil. Şehir efsanesi de olsa ilçe halkındaki hakim duygu Düzce’nin bizi üvey evlat gibi gördüğü yönünde.
Yani tekmil hakkında bir eksik davranış hissedilir durumda. Kısacası vilayetin yüzme havuzu durumundayız. İki temel sorun var, diğerlerini herkes biliyor; Sahil yolu ve üniversite yerleşke payı.
Sosyal mecrada yol meselesi tartışılırken eksiklik açıkça ortada. Ya üniversite rektörlüğünün körlük derecesindeki tekmilsizliği?..
İlçe nüfusu hızla yaşlanmakta, gençlerin cazip bulabileceği değerler hızla irtifa kaybetmekte. Sadece yaşayanlara göre yaptığımız planlar ilçenin gelişimi için henüz emeklemekte.
Bir vilayet bütünüyle, tüm bölgelerini ayırt etmeksizin gelecek planlarını hazırlamalıdır . Vilayet de biz de tekmili tamamlamak zorundayız .
Sağlıcakla… Afşar Serencebey

 
Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.