Gençlik yıllarımızda, iki dost yola çıkmış, özel otomobil ile gidiyorduk.
Arkadaşım kapıdaki kolu hızla çevirerek camı açtı, başını dışarı çıkardı ve avazı çıktığı kadar bağırdı:
-Seviyorum ulannn!!!
Sonra yol boyu, neyi neden sevdiğini, ne zaman, nerede, nereye kadar seveceğini uzun uzun konuştuk.
Empati yaparak düşününce anladım ki, Allah’ın dünyada yarattığı en mükemmel canlı insan, en mükemmel duygu ise sevmekti.
O zaman daha çok sevmiştim, sevmeyi.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlükte “İnsanı yüksek özverilere götüren ilgi duygusu” olarak tarif ettiği sevgi, içinde koskoca bir evreni bile taşıyabiliyor.
Çünkü özveri, adı üstünde özünden vermek, yani gönülden vermektir.
En üst derecede, en fazla özünden verebilmek ise, ilgi duymakla, çok ilgili olmakla mümkündür.
Bugün sevgi dediğimiz şey, alışverişin maddesel değerlere bağlı olarak görülmesi ve insanlar arası ilişkilerin mal mülk pazarına dönmesi sonucu yok olmak üzeredir.
Çünkü ekonomik sistemin belirlediği yaşam şekli, insanların duygu ve düşüncelerini de etkilemektedir.
Anlık çıkarlara dayalı, “Ne verebilirimden ziyade, ne alabilirim, nasıl bir kazanç elde ederim?” düşüncesi toplumda sevginin içini boşaltıyor.
Hizmet beklediği için sevgi göstermek, ekonomik yuva kurmak için taviz vermek, terfi beklemek için rol yapmak, aday olmak için abartılı savunmak sevgiye ihanetten başka bir şey değildir.
Üstelik ihanetle kalmaz, isyan eden çocuk, bozulan yuva, hizmet üretmeyen kurum, sandıkta karşılığı olmayan siyaset olarak, değerlerimizin kaybolmasına sebep olur.
Oysa sevgi ticari bir meta değildir.
Alınıp satılamaz; çünkü sevgi almakla değil, vermekle olur.
Almak ise, asla sevginin lügatında yoktur.
“Kişi başkasına ne verebilir ki?” diye sorarsanız:
Kendisinden, yani sevinçlerinden, anlayışından, bilgisinden, neşesinden, işinden, gücünden, ilgisinden, hüznünden vermektir.
Sevmek, sevgi üreten bir güçtür.
Çünkü insanın sevmesi bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir.
Sevginin temeli, özünde bütünüyle insanca özelliklerin sevilen insana yöneltilmesidir.
Kısacası sevginin dünyası, insanların dünyasının aynasıdır.
Eğer mutluluk vermeyen bir toplum içinde yaşıyorsak, sevme gücümüz de azalıyor.
Olaylara, ortaya çıkan durumlara, hoşgörü ile daha iyimser bakabilmenin yolu sevme gücümüzün büyüklüğüne bağlıdır.
Bu da insanın kendini mutlu hissederek, sevgi kapısını açması ile mümkündür.
İnsan gibi muhteşem varlığa, en çok yakışan, onu insan gibi insan yapan en güzel şeydir sevmek.
Bu arada aman dikkat, her zaman sevecek bir şeyler bulun.
Mutlaka buluncaya kadar arayın.
Aksi takdirde kendini sevme hastalığına yakalanırsınız ki, biz bu hastalığa “Narsizm” diyoruz.
Narsisizm ise sadece kurbanlarının tedavi edilebildiği, tespiti bile çok zor olan bir hastalıktır.
Tedavisi de yoktur.