03 Nisan 2021 Cumartesi
Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül, Topkapı Sarayı arşivinde 3 yıl süren araştırmaları sonucu, 17. yüzyılda Mukaddes Emanetler’in muhafaza edildiği bölümlerin temizliğinde kullanılan “Asr-ı Saadet” adlı kokuyu yeniden üretti.
“Asr-ı Saadet”, arşivden çıkarılan belgede yer alan bilgiler ışığında uhud, amber, misk, sedir, sandal, gül yağı ve gül sularının formüle edilmesiyle hazırlandı.
Yapımı sırasında karışımların bir bölümü yurtdışından temin edilen, hazırlığı 8 gün süren “Asr-ı Saadet” kokusu, gelecek hafta ilk olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a takdim edilecek.
Koku Uzmanı Ergül, 4 asır öncesine uzanan “Asr-ı Saadet” kokusunu, yeniden gün yüzüne çıkarma çabasını ve kokunun, Osmanlı’daki önemini AA muhabirine anlattı.
Hazreti Muhammed’in sünneti olduğu için koku ikramının, Osmanlı’nın günlük hayatında ve devlet erkanında önemli olduğunu aktaran Ergül, hatta şifahanelerde kokuyla hasta tedavi edildiğini belirtti.
Kutsal mekanlar ve Mukaddes Emanetler’in kokulandırılmasının ise daha ihtimamlı yapıldığını ifade eden Ergül, “Yaklaşık 3 yıl süren araştırma sonucu, 17. yüzyılda kullanılan koku formüllerine ulaştık. Uhud, amber, misk, sedir, sandal, gül yağı ve gül sularının kaç dirhem kullanıldığının yazıldığı bir evrak bu. Formül niteliğinde düşünerek hareket ettik ama asla iddia edemeyiz ki bu koku, o kokudur. Çünkü o dönem kullanılan kokular çok başka, şimdikiler çok başka. Bir örnek yok elimizde koklayabileceğimiz.” diye konuştu.
Osmanlı döneminde kokunun hazırlanmasına sürecine ilişkin bilgi veren Ergül, şunları söyledi:
“Ramazan ayının 15. günü, temin edilen malzemelerde koku hazırlanmaya başlardı ve bu ritüel 8 gün sürerdi. Koku, hazırlandıktan sonra Kadir Gecesi, teşrif ettiği camide padişaha sunulur. Onaydan geçtikten sonra ertesi gün, ilk önce Topkapı Sarayı’nda mukaddes emanetlerin muhafaza edildiği bölümün kapısı, 15-20 gram gül yağı ile silinir. İçeri girildiğinde uhud, amber, misk, sedir, sandal, gül yağı, gül sularıyla harmanlanan formülle, Has Oda’daki Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif ve ayak izinin bulunduğu mekanlar, duvarlar, dolaplar oruçlu, abdestli 12 kişi tarafından silinirdi. Görevliler, duvarları, dolapları, yerleri, mekanları bu kokuyla sildikten sonra geri kalanını Harem’e, oradan geri kalan kokuyu ise dönemin alimlerine takdim ederdi.”
Farklı formül arayışları sürüyor
Bihter Türkan Ergül, 17. yüzyılda uygulanan ve formülüne ulaşmaya çalıştıkları başka bir koku ritüelini ise şöyle anlattı:
“Has Oda’nın bakımı padişahın sorumluluğundadır. Bütün yıl boyunca mukaddes emanetlerin korunduğu odadan fırçayla alınan tozlar, bir dibekte biriktirilir. Uhud, amber ve misk katılarak harmanlanır, küçük küçük tabletler halinde hazırlanır ve 22 ayar altın kase içinde toplanır, ikram edilir. Aynı koku, yıl boyunca Peygamber Efendimizin hırkasının bulunduğu Has Oda’nın kokulandırılmasında da kullanılır. Koku ikramı çok önemli olduğu için mukaddes emanetlerin bulunduğu oda sürekli kokulandırılıyordu. Peygamber Efendimizin kullandığı kokular olması nedeniyle amber, uhud ve misk kokuları tercih edilirdi. Padişahlar Yavuz Sultan Selim’den sonra halifelik unvanını aldığı için buna ayrı bir önem gösteriliyordu.”
4 asır önceki ölçü birimlerine sadık kalındı
Hazırladıkları kokunun, dönemin ölçü birimlerine sadık kalınarak oluşturulan bir formül olduğunu dile getiren Ergül, “Satışını şu an için düşünmüyoruz çünkü manidar bir koku. Benim hayallerimden biriydi. Formüllerden yola çıkarak oluşturduğumuz bir formül. Amacımız aslında unutulmuş olan koku ritüellerini gün ışığına çıkarmak. Bunun gibi birçok koku ritüeli var. Hırka-i Saadet’in kokulandırılması, bayramlarda dağıtılan koku ikramlığı, devlet erkanında, divan toplantılarında sürülen kokular, elçilere sunulan gül suları, hepsi aslında bir koku ritüeli. Bunların birçoğunu unuttuk. Amacımız bunları tekrardan gün ışığına çıkarmak.” ifadesini kullandı.
Tarihi evraklardaki bilgilerden yola çıkarak hazırladığı kokuyla ilgili elde ettikleri bilgileri, onaylanması için Sağlık Bakanlığına gönderdiklerini belirten Ergül, “Çok manidar bir koku olduğu için keşke imkan olsa da Kabe’nin örtüsüne, Peygamber Efendimizin sandukasının üzerindeki örtüye sürülebilse, Eyüp Sultan veya Sultanahmet camilerinde kullanılabilse. Hayalim mukaddes emanetlerin muhafaza edildiği bölümlerin bu kokuyla, kokulandırılması.” dedi.
Geçmişten gelen gelenek
Kokunun, Osmanlı’da birçok alanda kullanıldığını vurgulayan Ergül, şöyle devam etti:
“Kabe’nin örtüsü Mekke’ye götürülürken Surre Alayı ile kokular da gönderiliyordu. Hırka-i Şerif Alayı’nda ise size billur şişeler içinde buhur suyu ikram ediliyorsa, bu bir davet yerine geçerdi. Yani Hırka-i Şerif’i görmek için davet alıyorsunuz. Yabancı ülkelerden gelen elçiler, isteklerini dile getirdikten sonra belli bir önem sırasına göre bekletiliyorlar. Huzura çıkarken avuç içlerine gül suyu dökülüyorsa, ‘kabul edildin’ müjdesi verilmiş oluyor.”
Bu kokunun ticari olarak satışının olmasını istemediğini ifade eden Ergül, sözlerini “Asr-ı Saadet Kokusu’nu devlet büyüklerimize takdim etmek istiyoruz. Öncelikle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne takdimini gerçekleştireceğiz. Çok isterdim ki orijinalini koklayarak aynısını yapabilmeyi. Fakat edindiğimiz arşiv belgelerinden yola çıkarak yaptığımız bu kokuyu, unutulmuş bir adet olması üzerine tekrardan hayata geçirmek en büyük arzum ve isteklerimden bir tanesi.” diye tamamladı.