Allah ömür verirse, 7 ay sonra oy kullanıp yerel seçimlerde tercihimizi yapacağız.
Yapacağız da, bu 7 ay hiç de kolay geçmeyeceğe benziyor.
Çünkü basit değildir, yerelde başkan seçmek.
Belediye meclis üyesi, il genel meclis üyesi, muhtar, aza seçmek.
Vazgeçtim seçmekten, hele bir de seçilmeye talipseniz Allah kolaylık versin.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında Osmanlı döneminde, 1864 yılında Paris’in yönetimi örnek alınarak atılmış belediyeciliğin temeli.
Uzun tartışmalar sonucunda mevzuatı 13 yılda tamamlanmış.
1877 yılında hukuki düzenlemeleri yapıldıktan sonra ilk belediye İstanbul olmuş.
Belediye başkanı ve meclis üyesi olmak için, 25 yaşını geçmiş olma, emlak vergisi verme, yani mülk sahibi olma, eşraftan olma, Osmanlı uyruğundan ve Türkçe bilme şartları varmış.
Ne kadar açık değil mi?
Şehri yönetmeye talipseniz, malınız mülkünüz o topraklarda olacak, geçmişiniz, hatta geleceğiniz o şehirde kalacak, ömrünüzün büyük kısmını o şehirde geçirecek, o şehrin ekmeğini yiyeceksiniz ki,
Belediye kanununda ifade edildiği gibi, “Beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef” olma sorumluluğunu, başarıyla yerine getirebileceksiniz.
O gün bugün, 141 yıldır, yerelde seçmek, seçilmek, seçildikten sonra hizmet üretmek, üç aşağı beş yukarı değişmemiş.
Sırf bu hizmetlerin aksamaması ve hakkıyla yerine getirilebilmesi için, ilk kanunda bile konusunda uzman danışman üyeler istihdam etme yetkisi verilmiş.
Geriye en önemli konu, PARA kalmış.
Yani şehrin medeni bir yaşam alanı olabilmesi için, yapılması gereken hizmetlerinde, o beldede yaşayanlar tarafından verilen (vergi, resim, harç, rüsum v.b.) paralar ile yapılmasına karar verilmiş.
İnsanlık tarihinde, şehir devletlerinin yönetimi ile başlayan belediyecilik, günümüzde devlet belediyeciliği ile devam ediyor.
Bütçesinin çok önemli bir kısmı genel bütçe içindeki paydan oluşan belediyeler, birçok büyük projeyi merkezi hükümetten alabildikleri destek ile yürütebilmektedirler.
Bu nedenle de, belediyelerin başarıları, merkezi hükümetten aldıkları parasal destekle doğru orantılıdır.
Onun içindir ki, iktidar olan partinin adayı her zaman yarışa önde başlamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ikisi bir arada yapılan 1999 seçimleri hariç, yerel seçimler her zaman genel seçimlerden sonra yapılmıştır.
Dolayısıyla yerel seçimlerde merkezi hükümetin ağırlığını hissetmemek mümkün değildir.
Öyleyse Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yerelde de başkanlık sistemini uygulamaya koymak zorundadır.
Yeni sistemin ayak seslerini de haftaya konuşalım inşallah.
Sağlıcakla kalın…