Uzun yıllar Ak Parti içinde farklı kademelerde görev üstlenmiş olan duayen siyaset adamı İbrahim Bilgin, seçimin hemen ardından sıcağı sıcağına bir analiz kaleme aldı.
Seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçlar üzerine görüşlerini aktaran yazar Bilgin, Ak Parti’nin düşen oylarına dikkat çekerken, bu duruma yönelik bir tedbir geliştirilmediği taktirde erimenin devam edeceğine vurgu yaptı.
İşte İbrahim Bilgin’in o yazısı…
DERS
Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Ak Parti açısından 14 Mayıs 2023 seçim sonuçlarına yönelik sıcağı sıcağına bir analiz yapmak istedim.
TÜRK MİLLETİ 14 MAYIS’TA YENİ BİR ROMAN YAZDI
Yazmayı seviyorum. Çünkü yazmadan önce okumak gerekiyor. Okumak ise insanı yükseltiyor. Yükselince görüş açın genişliyor. O zaman duvarın ötesinde, dağın arkasında olanı da görebiliyorsun.
Neyi okuyalım derseniz, gelin bugün seçimin ilk sonuçlarını birlikte okuyalım. Kadim Türk milletinin, bestseller roman gibi yazdığı 14 mayıs 2023 seçimleri ile ilgili bir analiz yapalım.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Ak Parti açısından değerlendirdiğimizde göze çarpan ilk veri, milletvekili seçimlerinde Cumhur İttifakı dışındaki partilere oy veren seçmenin bir kısmının, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih ederek artı oy kazandırdığını görüyoruz.
SAYIN ERDOĞAN’IN OYLARINDA DÜŞME OLMUŞ
Sayın Erdoğan’ın bir önceki seçime göre ciddi oranda oy kaybettiğini, bu kaybın bir kısmının seçmen listesinden silinen, bir kısmının aşırı küstürülen, bir kısmının da, diğer adayları tercih eden ittifak partilerinin seçmenlerinden kaynaklandığını okuyorum.
Bu sonuçlarla sayın Cumhurbaşkanı’nın seçimi ilk turda kazanamamış olmasının muhtemel sorumluluğu çevresindeki kişilere mal edilmektedir. Kısmen doğruluk payı olsa da bana göre bu fark, Başkan’ın siyaset yapma yönteminden kaynaklanmaktadır.
Değişen şartlara göre sistemini değiştirmeyen Recep Tayyip Erdoğan, görev verdiği dava arkadaşlarına karşı krediyi uzun tutan, vefalı bir yöntem uyguladı. Sonuç odaklı siyaset yapan Başkan, yeri geldiğinde sorumlulara ceza kesse de, Türkiye gibi büyük bir ülkenin biriktirdiği 100 yıllık devasa sorunların ardından yaşanan seçimlerle göreve gelen, ardından kamu gücünün büyüklüğüne ve koltuğun büyüsüne kapılarak egoları şiştikçe şişen zararlı insanları tespit edebilmesi kolay değildir.
Nitekim, milletin de liyakatli olduğuna inandığı, başbakanlık verdiği, bakan yaptığı bazı kişilerin nasıl ihanet içinde oldukları göz önündedir.
Bu seçim sonuçları ile seçmenin çalışma arkadaşlarıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanına verdiği mesajı sayın Erdoğan’ın okuduğunu düşünüyorum. Çünkü Erdoğan yaptığı iş bölümüyle her ilin vekil adaylarının belirlenmesini yakın çalışma arkadaşlarının sorumluluğuna bırakmıştı. Bu güne kadar, kendi mücadelesini kendi vermek zorunda kalan Başkanın, ilk tur sonuçlarını tahlil ederek gireceği 2. tur seçimlerinde, gönlüne yuva yaptığı halkından çok daha yüksek oy alarak tarihe not düşeceği kanaatindeyim.
GELELİM AK PARTİ AÇISINDAN SONUÇLARA…
Türkiye genelinde Ak Parti’nin oy oranı % 35,50. Bu sonuç, 21 yıl önce yani 3 kasım 2002 seçimlerindeki % 34,28 oy oranından % 1,22 fazladır. Bu sonuca göre Ak Parti başladığı yere dönmüştür diyebiliriz.
Ak Parti’yi iktidara getiren seçmenin kaleyi terk etmediğini ileri sürebilir, her şeye rağmen Parti’yi sırtında taşımaya devam ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu seçmen, ülkenin en zor dönemlerinde Ak Parti’yi iktidara taşıyan, derdi vatan-millet- bayrak olan, hesapsız – beklentisiz yol arkadaşıdır, ‘hasbi’ seçmendir.
DÜZCE’YE GELİRSEK…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir önceki seçime göre Düzce’de % 5,5 oranında oy kaybetmiştir. Bu oran Türkiye genelindeki kayıptan % 2,5 oranında fazladır.
Milletvekili seçimlerinde ise Düzce’de % 6,5 oranında oy kaybetmiştir. Enteresan olan ise bu kaybedilen oyların sahibi olan seçmenin Cumhur’un diğer ortağı partilere yönelmek yerine, Millet İttifakı’nı tercih etmiş olmasıdır. Bu durum dikkatle incelenmesi gereken bir durumdur. Bunun sebeplerini ortadan kaldıracak çalışmalar yapılmazsa, bundan sonra da Ak Parti oylarındaki erime devam edebilir.
PEKİ NEDEN BÖYLE OLDU?
Ak Parti bu duruma nasıl geldi derseniz, seçim öncesi yapılanları ve yaşananları iyi okumak gerekir.
Gördüğüm kadarıyla, 2007 seçiminden sonra halkta karşılığı yükselen Ak Parti’ye ilgi artmıştı. Devlet kademelerinde yer almak, ya da devlet imkanlarından daha çok faydalanmak isteyenler Partinin çeşitli katmalarında yer almaya başladı.
Gönüllük esasına göre siyaset yapmaya çalışan insanlar küçük hatalar yüzünden tasfiye edildi. Siyaset oyunları, fitne-fesat ile uzaklaştırılan teşkilat mensuplarının yerine Akp’liler yerleştirildi. Sonrasında ise geçmişte sarf edilen emeğin, dökülen terin, akıtılan gözyaşının sonucu elde edilen makamlara oturan keyif ehli yetkililer, karizmatik liderin arkasına saklandılar. Bunların en dikkat çeken meziyetleri, genel başkana direkt giden yolları tutmuş olmalarıdır. Kendi süzgeçlerinden geçmeyen hiç bir bilgi ham haliyle Reis’e ulaşmamıştır.
Teşkilatlarda liyakat göz ardı edilmiş, istişare kültürü yok edilmiştir. Biat kültürü taklitçiliğiyle hak etmedikleri makamlara gelenler, millete hizmet etmek yerine, hakları olmayan daha yüksek makamları elde etmek için mesaiye koyuldular.
Ak Parti’nin birleştirici gücü olan il ve ilçe danışma toplantıları ihmal edildi. Eleştiriye tahammül edemeyen yöneticiler kendilerini geliştiremedi. Ak Parti yeni siyasetçiler yetiştiremedi. Teşkilat kademelerinde yer alanlar, siyasi rekabeti hizmet aracılığıyla yapmak yerine, birbirlerine hakaret etmek üzerinden gerçekleştirmeye yöneldiler.
Siyaset insan eliyle yapılmaktadır. Tabiidir ki her bir kimse eksikler, hatalar, yanlışlar yapılabilir. Böyle durumların teşkilat mensupları arasındaki kardeşlik hukukunu bozmasının engellenmesi gerekirken bu yapılmadı. Bazen düzeltilebilecek küçük bir hata veya yanlış sebebiyle ağır cezalar kesildi, partili arkadaşlarımız partinin dışına itildi. Oysa, her ne sebeple olursa olsun zehirlenen insanı kurtarmak için kusturmak gerekir. Aksi takdirde haklı yada haksız, o insanı kaybedersiniz.
Siyaset konuşarak yapılır. Siyaset kamu gücü için yapılır. Siyasetçi her yaptığı şey kadar bazı durumlarda yapmadığı şey nedeniyle de kul hakkına girer. Bunu bilmeyenlere ise teşkilatlarda zaten yer verilmez.
SAVAŞI BARIŞTA KAZANMAK GEREK
Savaş barışta kazanılır. Oy, seçim atmosferine girilmeden önce alınır, sandık ise bu çabaların sadece final kısmıdır.
Seçim sonuçlarına göre Düzce’de Cumhur İttifakı bir milletvekili kaybetti. Tabiiki karşı taraftan kazananın bunda bir etkisi var. Tabiiki seçmenin oy değiştirme kriterleri üzerine siyaset yapılmış olmasının bu sonucu belirlemede doğrudan etkisi var. Ancak bir de kaybeden taraf var. Kaybeden taraf için de bir çok neden var amma bir tanesi var ki, nereye gitseniz herkesin dilinde.
Sokakta, çarşıda- pazarda, Düzce siyasetine tepeden inen, teşkilatları buldozer gibi ezen bir milletvekili konuşuluyor. Arı gibi çalışanın ancak ipi göğüsleyeceği bu seçim kovanında, kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan, sadece kendi ürettiği işçi arılarla çalışan bu kraliçe arımız bakalım yeterince bal yapabilecek mi?
Bunu da hep birlikte göreceğiz.
Sağlıcakla kalın.
.