İnsan, doğadaki en güçlü ve en acımasız canlı türü olmayı sürdürürken; İnsanlığın var olduğu coğrafyaya karşı sorumluluk taşıdığını fark edenler, bu gücün vahşete değil, merhamete dönüşmesi için mücadele ediyorlar.
Antik Yunan’da Tanrılara kurban edilen bakire kızların yerini, Hz. İbrahim’e kurbanlık olarak gönderildiği yazılan koyun aldı. Hz. İbrahim ile birlikte çok tanrılı dinlerden semavi ( tek Tanrılı) dinlere geçildikten sonra da kurban ritueli devam etmiştir. Hiristiyanlık’da Hz. İsa’nın kendini kurban ettiği kabul gördüğünden, Hz. İsa son kurban olarak kabul edilmektedir. Yahudilik’de Kurban geleneği kanlı ve kansız olarak devam etmektedir. ( Merak edenler dinler tarihi ile ilgili gerekli bilgilere ulaşabilir)
Birçok yerde “Kur’an’da kurban kesmek sadece hac ibadeti yerine getirildiği sırada farz kılınmıştır. Yani kurban hacca giden hacılar tarafından kesilir.” denilmektedir.
Din alimi olmadığımdan haddimi bilerek, akıl vermek yerine küçük bir parantez açmak ve hayvanlar kesilirken ne hissettiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum; Akçakoca Köpek Barınağı Mezbahaya yakın olduğu için kesime getirilen hayvanları ilk orada gördüm. Barınağa her uğradığımda, mezbahaya gelen ve oradan kaçan hayvanların görüntüleri günlerce gözümün önünden gitmedi. Hayvanlar iyi bir yere getirilmediklerinin farkındaydılar…
Hayvanların gözlerinde dehşet ve korku ifadesini gördükten sonra, kendimi çok suçlu hissettim ve et tüketmemeye karar verdim. Bizim gibi hisseden ve acı çeken bir canlının etini yemenin sağlığıma bir katkısı olamayacağı düşüncesiyle, öncelikle memeli hayvanların etinden vazgeçtim. Beslenme alışkanlığımı değiştirmek, sandığım kadar kolay olmadı. Diğer türler için ((balık) beslenme alışkanlığımla mücadelem devam ediyor.
Bu değişim ile birlikte, Yaradan ve Onun yarattığı dünya ile ilişkim daha çok sevgiye ve merhamete doğru evrilmeye başladı. Yüce Yaradan’ın biz insanları dünyayı talan edelim, öldürelim, keselim, yok edelim diye yarattığına değil, aksine yarattığı herşeyi kollayalım, sevelim, merhamet edelim diye görevlendirdiğini düşünmeye başladım. Rabbimle benim ilişkim böyle. Ne yapıyorsak, ( iyi veya kötü) bedelini de mutlaka ödeyeceğimizi düşünerek teselli buluyorum.
Kurbanda ortaya çıkan vahşet görüntülerinin yaşanmaması için birkaç cümle kurmak istiyorum;
Kurban kesenlerden Allah Aşkına, daha merhametli olmalarını dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor. O yüzden, keserken bari dedemin yaptığı gibi yapın; Gözlerini bağlayın, sakin bir yerde, başka hayvanların kanının kokusu ve görüntüsü olmadan, hayvanı strese sokmadan ve mümkün olan en acısız şekilde yapın. İslamiyet’de önerilen de budur. Hayvanlara eziyet ederek günahlarımızın af edileceğine inanmıyorum. Çünkü Allah kutsal kitabında ; “ herşeyi affederim ama kul hakkını affedemem, bana kul hakkı ile gelmeyin” demektedir. Hayvanlar içinde “ Onlar benim dilsiz kullarımdır” dediğine göre artık neyi nasıl yapacağınıza siz karar verin.
Foto : Kesilen arkadaşını izlerken ne hissediyordur?
Hayvan kesmek dışında seçenekler de var
Bir yerde Kurban kelimesini sevmek ve paylaşmak olarak yorumlayan bir hayırsever çocukları sevindirmek için çocuklara bisiklet almış, başka bir
hayırsever fakirlere kumanya almış.. Maksat yardımlaşmak ve yoksulları sevindirmek ise işte size KURBAN, işte BAYRAM…
Foto: Aydın’da bir hayırsever Kurban kesmek yerine bisiklet almış
Unutmayalım ki cennete ve cehenneme giden yolların taşlarını bizden başkası döşeyemez.
Parmağımızı kestiğimizde ne hissediyorsak Onun da aynı acıyı hissettiğini hatırlayarak ibadet edersek, Allah katında daha makbul olacağını hissediyorum.
Sevgi ve hoşgörü ile kalın, bereketeniz merhametiniz kadar bol olsun…
Nermin Alpay
Yaşam Hakkı Savunucusu