Akçakoca’dan bir Güven Bozkurt geçti.
‘Karslı Güven’ de derlerdi kendisine. Rahatsızdı. Psikolojik destek almaktaydı. Hastalığından ötürü düzgünce bir işte çalışamıyor, çoğu zaman harçlıksız kalsa de akrabaları ve hemşehrilerinin desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyor, hayata karşı direniyordu.
Psikolojik tedavisi için o kadar çok ilaç kullanıyordu ki vücudu ilaç almaktan hem bitkin düşmüş hem de şişmeye başlamıştı.
Gençti… Genç arkadaşları işle güçle ilgilenebiliyorken o kendini hemşehrilerine bir yük gibi hissediyor, bu sorununu da başkalarıyla paylaşmak yerine içine atıyordu.
Yaşıtları evlenmiş, aile kurmuş, çoluk çocuğa karışmışken o hep yeğenlerini sevmekle yetinmekteydi. Belli etmemeye çalışıyordu ama bu durumun ezikliğiyle içten içe kahroluyordu.
İlaçların bedeninde yarattığı yıpranma zamanla direncini de düşürmüştü. Zorlu psikolojik tedavi süreçleri bir yandan, hastane kapılarında turlamak diğer yandan giderek o bedeni yorgun düştü. Bir sabah bir anda yere yığılıp kaldı.
Görenler hemen müdahale ettiler. Ambulans geldi, hastaneye götürdüler. İlk belirlemelere göre kalp krizi geçirmişti. Tedavisine Bolu’da devam edilsin diye buradan naklettiler.
Olmadı… Tüm müdahalelere rağmen o yorgun bedeni hayata tutunamadı. 2 buçuk gün sonra vefat etti.
Hayatın kendisine hiç sunmadığı nimetler ve kendisine asla ikinci bir şansın tanınmadığı bu geçici alemde kimseye küsmeden, kimseyi bilerek incitmeden aramızdan ayrılıp gitti.
Tıpkı bir gölge gibi… Sessizce ve kendisini tanıyan herkeste derin izler ve kocaman soru işaretleri bırakarak gitti.
Dün akşam saatlerinde yakınları kendisini aynı sessizlikle son yolculuğuna uğurladı. 3 günlük dünyadan tat alamadan gitti, İnşallah cennette sonuna kadar hak ettiği o güzel hayatı yaşar.
.