İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Jeofizik Mühendisi Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu17 Ağustos depreminin yıl dönümünde bölgemiz için korkutan bir deprem senaryosunda bulunarak Bolu’ya doğru genişleyen fayın eninde sonunda Düzce’deki fayla birleşeceğini belirtti. Gündoğdu, “Tarih vermemiz pek mümkün değil ama belirli bir işaret almaya başlarsak AFAD’a bildireceğiz” dedi.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Görevlisi Jeofizik Mühendisi Yard. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, telefon görüşmesiyle bağlandığı Öncü haber sitesine önemli açıklamalar yaptı.
“Yerin sıkışması ve doğayı takip ediyoruz”
Depremin önceden bilinmesine yönelik son 10 yılda yoğunlaşan çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Gündoğdu şöyle konuştu:
“Bizim grup olarak konuyla alakalı yaptığımız çalışmalar var. Bazı belediyeleri katarak yaptığımız çalışmalar var. Bizim yaptığımız çalışmalar bir noktada birkaç parametrenin ölçülmesiyle alakalıdır. Bu tarzda çalışma başka yerde yok. Marmara civarında çalışıyoruz. Bir de Bursa’da Nilüfer Belediyesi’nin katkılarıyla deprem belirleme çalışmalarını sürdürüyoruz. Yerin sıkışmasıyla meydana gelen bazı parametrelerde meydana gelen değişiklikleri takip ediyoruz. Tabi doğayı da takip ediyoruz. Her şey Doğa Derneği’nin üyeleri var onlar da takiplerini yapıyor.”
“Düzce’de büyük bir deprem öngörülüyor mu?” sorusuna yanıt veren Gündoğdu korkutan deprem senaryosuyla ilgili şu ifadelerde bulundu:
“Düzce şanssız iki büyük depremin etkisinde kaldı. Şuanda başka bir risk daha var. O da Bolu’ya doğru fayın genişlemesi ve Yumrukaya civarında sonlanmasıdır. 12 Kasım depreminin bu şekilde orda kalmasıyla Bolu’ya doğru fay belirleme çalışmaları da yapmıştık ve bu çalışmalardan sonra Bolu’yu kesip geçtiğini, tam kentin ortasından bir yerden kesip geçeceğini söyledik. Son sözümüzü biz o zaman söyledik. Önceden belirleme çalışmalarında ne yapılabilir, bilmiyorum. Ama Bolu Valiliği de Düzce Valiliği de bu konuda çalışma yapılabilir. Aktif bir fay Düzce fayıyla birleşecek eninde sonunda risk var. Deprem için tarih vermemiz pek mümkün değil. Ne zaman ki bu işaretlerden belirli bir işaret almaya başlarsak etik kurallara uyarak hakiki bilgi sahibi olanlarla birlikte AFAD’a bildireceğiz.”
“Marmara’nın kuzey kısmı daha çok etkilenecek”
Uzmanların İstanbul için ifade ettiği “olası bir deprem felaketi bekleniyor” açıklamalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Gündoğdu şöyle devam etti: “Hesaba dayalı olarak 7.6- 7.5 büyüklüğünde bir enerji ile karşı karşıya kalacağız. Bu da artçı depremlerin artmasından ibaret olacak. İstanbul’un kuzey kıyılarını yakın bir fay bu kırılacak olan fay, 2 parça halinde de kırılabilir, tek parça halinde de kırılabilir. Tüm bunlara rağmen yine büyüyecek enerji 7.5değerinde bir enerji ile tüm İstanbul karşılaşacak. Yalova da karşılaşacak, Çınarcık da karşılaşacak. Marmara’nın kuzey kısmı daha çok etkilenecek.”
“Denetim yok!”
Yaşanması beklenen olası deprem felaketinin büyük riskler doğurduğunu kaydeden Gündoğdu, yüksek katlı yapılar ve kentsel dönüşümün gerektiği gibi olmamasından yakınarak “Bu enerjide bilinçler arttı, bilinçlerle birlikte yüksek katlı binalar da artı yapı denetimler hala müteahhitlerin elinde. Bunlar olmazsa olmaz şeyler ama hala devam ediyor. Sonuçta bu bir risk. Mesela 17 Ağustos’ta doğalgaz yüzde 50 civarındaydı. Şimdi her yerde doğalgaz var. Bu da depremlerde yangın riskini arttırıyor. Bütün bu riskler arttığı için yapılan çalışmalar tabiki yapılmıyor değil.Bazı şeylerde yapılıyor ama geride kaldı. İstenilen noktada değil. Kentsel dönüşüm tek örnek. Yapılması gereken kentlerin direncini artırmak için ama istenilen noktada değil. Doğru dürüst bir tane kentsel dönüşüm örneği yok.Ben bilmiyorum çünkü kentsel dönüşüm algımız bizim bu değil, kültür meselesi. Bir sosyal donatı ve kent kültürünün yaygınlaşması meselesi. Oturup kalktığın yerin güvenliği alacak şekilde güvenli inşaat yapılmasıdır. Bu teknoloji var Türkiye de ama uygulanıyor mu uygulanmıyor mu meçhul.”diye konuştu.
“Eğitime ve kültüre ihtiyaç var”
Büyük depremler sonrasında insanlarda yeterli bilincin oluşmadığını kaydeden Gündoğdu, “Bunu söylemek çok zor. Neden halk bu kadar bilgisiz denirse hemen derya gibi bir kapı açılır. Halk nasıl bilgi sahibi olacak? Bu bilinci kim verecek? Hangi bilinci verecekler? Amerika’nın şemasının bilincini mi, yoksa Japonya’nın bilincini mi? Onların hiçbiri bizim deprem kültürümüze uymuyor.Deprem kültürü de zaten olmadığı için sorun oluşuyor. Bunun için eğitime ihtiyaç var, kültüre ihtiyaç var. Bizim insanımız eğitimi sevmez, o yüzden yeteceği kadar, alabildiği kadar vermek gerekiyor.”dedi.