Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Akçakoca Kadın Kolları Başkanlığı, müftülere nikah kıyma yetkisini öngören yasa tasarısına karşı bir basın açıklaması yaptı.
Saat 15.00’te Akçakoca İlçe başkanlığı binasında yapılan basın açıklamasına ilçe başkanı Turan Güler de katılırken, basın bültenini okuyan isim Kadın Kolları Başkanı Fadime Kızıl Yıldırım oldu.
Başkan Yıldırım’ın okuduğu basın metninin tam hali şu şekilde:
Nüfus Hizmetleri Kanunu (NHK) m. 22’de yapılan bir değişiklikle il ve ilçe müftülüklerine evlendirme memurluğu yetkisi verilmesi hedeflenmiştir. NHK’nın amacı, kişinin doğumundan ölümüne kadar kişisel ve medeni durumuna, uyrukluğuna ve bunlarda meydana gelebilecek değişikliklere ait doğal ve hukuki olayların belirlenip saptanması, bu amaçla düzenlenmiş kütüklere yazılması, elektronik ortamda ulusal adres veri tabanının oluşturulması, nüfus kayıtları ile adres bilgilerinin ilişkilendirilmesini sağlamaktır.
Burada önemli olan evlendirme yetkisinin evlendirme memurluğuna ait olmasıdır ve bu yetkinin kaynağı NHK değil, Türk Medeni Kanunudur (TMK). NHK, TMK’da düzenlenmiş bir hususun uygulanması ile ilgili hükümler getirmektedir. TMK m. 134’e göre evlendirme memuru belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır.
Medeni Kanunda kabul edilen resmi nikâh Türkiye’de gerçekleşen bütün evlendirme işlemleri için vatandaş-yabancı ayrımı olmaksızın herkes için geçerli olan tek evlilik biçimidir. Böylelikle dini, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun herkes tek ve aynı hukuk kuralına tâbi olmaktadır.
Hiçbir cemaate, gruba, kişiye ayrıcalık tanımadan herkesin tek ve aynı hukuka bağlı kalması adaletin gereğidir. Bir toplum içinde farklı gruplara, cemaatlere farklı kuralların uygulanması birliği ve beraberliği engellediği gibi adalet duygusunu da zedelemektedir.
Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kazanımı vatandaşları arasında dini inanca göre ayrım yapmaksızın hepsine aynı hukuku uygulamasıdır.
Müftülüklere evlendirme memurluğu yetkisinin verilmesi ile bu sistem temelden sarsılmaktadır. Zira evlendirme memurluğu yetkisi verilen bu makam devletin diğer memurlarından farklı olarak “dini konularda fetva veren, Müslümanların din işlerine bakan görevli” olarak tanımlanan müftüleri kapsamaktadır.
Bir başka ifade ile Medeni Kanunda tanımlanan resmi nikâhı kıymakla görevli resmi evlendirme memurları arasına bir din görevlisi olan müftüler de girmektedir. Bu durum açıkça inkılap kanunu olarak anayasal koruma altında olan Türk Medeni Kanununa aykırıdır. Laik hukukun en önemli simgesi olan Medeni Kanunu değiştiremeyenler, Nüfus Hizmetleri Kanununa bir ekleme yaparak, Medeni Hukuk sistemini bozmaya çalışmaktadır.
Medeni Kanun laik Türkiye Cumhuriyeti’nin bir teminatıdır. Bu kanunla herkesin dini, mezhebi ne olursa olsun aynı ve tek kanuna tâbi olmaları sağlanmıştır. Osmanlı döneminde başlayan hukukun çağdaş ihtiyaçlara uygun hale getirilmesi ve yeknesaklaştırılması çabaları 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile nihai amacına ulaşmıştır. Dini referanslar içermeyen Medeni Kanun bütün vatandaşları kanun önünde eşit duruma getirmiş ve Müslüman-Müslüman olmayan ayrımı yapmaksızın uygulanmıştır.
Dinî bir makam olan müftülüğe resmi evlendirme memurluğu yetkisinin verilmesi Cumhuriyetin en önemli inkılabına karşı çıkmak anlamına gelmektedir. Anayasa m. 174/4’te anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen inkılap kanunlarından biri olarak evlendirme memuru önünde yapılacak olan medeni nikâh hükmü zikredilmiştir.
Buradaki evlendirme memuru hiçbir dini referans taşımayan memurdur. Dolayısıyla evlendirme memurunun hiçbir dini makamı temsil etmemesi hususu anayasal güvence altına alınmıştır. NHK m. 22’de yapılan değişiklik anayasal koruma altında olan resmi nikâh hükmünü ihlal ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez niteliklerinden biri olan laikliğe de aykırıdır.
Laiklik bir devletin tüm dinlere eşit mesafede durması ve hukuk kurallarının hiçbir dini referansa bağlı olmadan uygulanmasıdır. Bu itibarla laiklik dinsizlik değil, tam tersi bireylerin dini inançlarını baskı görmeden sürdürebilmelerinin teminatıdır. Laik bir devlette devletin vatandaşı ile olan ilişkisi bir dinin ya da mezhebin kurallarına göre belirlenmemekte; bireyler kendi inançlarını özgürce sürdürmekte ve devletin Allah adına kendilerini yönetmesine izin vermemektedir. Dolayısıyla laiklik çatısı altında dindar olanlar da dinle ilişkisi zayıf hatta onu reddedenler de ayrımcılığa tâbi olmadan, eşit bireyler olarak aynı ve tek hukuka bağlı olurlar.
Müftülere nikâh memuru olma yetkisinin verilmesi bu bağlamda laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesini sarstığı gibi, sözkonusu müftülüğün sadece Müslümanlara ilişkin olması gayrimüslimler aleyhine eşitlik ilkesini bozmakta ve ayrımcılık oluşturmaktadır. Zira Hıristiyan ve Musevi din adamlarına evlendirme memuru olma yetkisi verilmemiştir. Dolayısıyla eşitlik adına gayrimüslimlere de benzer düzenlemenin yapılması sözkonusu olacaktır. Bu durum Lozan müzakerelerinde gayrimüslimlere farklı hukuk uygulanmasını şiddetle savunan Müttefik temsilcilerine karşı edinilmiş kazanımları da bertaraf edecektir.
Sözkonusu değişikliğin Müslüman toplumdaki sosyopsikolojik etkisi daha da vahim olacaktır. Zira her açıdan milli birlik ve beraberliğin gerekli olduğu bir zamanda toplum müftü nikâhı mı belediye nikâhı mı noktasında ayrışacaktır. Evlilik hazırlığı yapan gençler ve aileleri arasında nikâhın nerede yapılacağı tartışması başlayacak ve dindarların müftülüklerde dinsizlerin belediyelerde nikâh kıyması gerektiği görüşleri ortaya atılacaktır. Böylelikle toplum bir de nikâh üzerinden bölünecektir.
Bizler özgürlük ve eşitlik mücadelesi verirken, bu tasarı kadınların Medeni Kanun’la elde ettiği hakların ortadan kaldırılmasının önünü açıyor, çocuk yaşta evliliklere imkan sağlıyor. Bizim resmi nikahtan sonra kıyılan dini nikahla ilgili bir sıkıntımız yok. Bizim tecavüzlerle, tacizlerle, şiddetle, can güvenliği ile ilgili sıkıntımız var. Her gün çocuklarımız, kadınlarımız tecavüze uğruyor, canlarından oluyor. Bunlar için bir şeyler yapılıyor mu? Yok!.
Bizlere özgür ve eşit bir yaşamı tesisi edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Eşitsizliği, şiddeti, istismarı normalleştiren yasalara rızamız yok!..